23 Mart 2012 Cuma

küçük hesaplar

Bu kadarına artık pes diyerek başlamak istiyorum! Üniversite hayatında,yurt hayatında türlü çeşit insan tanıdım,çokça şaşırdım,kızdım bazı bazı üzüldüm kırıldım,sinirlendim söyledim,sustum. Ama bu kadarına diyecek hiçbir şeyim yok artık.

Alt tarafı üst tarafı bir seçmeli ders için kod adı hüsniyenin kendini düşürdüğü bu zavallı durum böyle küçük hesaplar beni çıldırtıyor! Dersin yapıldığı sınıf değişiyor bizim şubeden haberi olan tek kişi bu hüsniye ve özellikle sormamıza rağmen benimle birlikte bir kaç kişiye hiç bir şey söylemiyor! 2 hafta geçiyor sınıfta bekliyoruz,ders iptal oldu zannedip gidiyoruz.Üstelik sunum için konu dağıtılıyor,yine haberimiz yok.Hocanın da kabahati duyuru yapması gerekirdi ama hüsniye söyler diye yapmıyor.Bu arada ben de huylanmaya başlıyorum,hocanın odasına gidiyorum ders saatinden az önce,hüsniyenin sesi geliyor içeriden çıkmasını bekliyorum.Kapıda karşılaşıyoruz,bu hafta ders yapılmayacak öğrendim ben boşuna girme diyor!Başka bir şey soracağım diyorum,yok yok girme diyor! Var mı böyle şey ya? 

Bir kaç kişinin derse girmemesi,kendi küçük beynince ona rakip çıkmaması için ne numaralar ne olaylar çeviriyor ya..
Böyle şeyler beni çıldırtıyor,cidden çıldırtıyor.Ne geçti eline benim kaç haftalık imzam eksik olunca,sunum yapamayacak ek puan alamayacak olunca?Böyle şeylerden zevk alan insanları gördükçe aklım şaşıyor,algılayamıyorum..Alışmam mı gerekiyor acaba böylelerine? Of Allahım!

5 Mart 2012 Pazartesi

akıp giden zaman

Neler yaptım, neler sığdırdım haftalara özet geçmek gerekirse;

# 'Annem geldi' nin üniversite öğrencisi için ne büyük anlam ifade ettiğini öğrendim.Okuldan eve gelip mis gibi yemeklerle karşılanmak canmış can!


# Yorgunluktan halsizlikten dem vurup duruyordum ya hasta olmadan önceki uzatmaları oynuyormuşum meğerse.Bir de ilaç içmemek için inat etmemek gerekiyormuş.Bitki çayı yeterli tedaviyi sağlayamıyormuş bazen.

# Şirince'ye de gitmekle birlikte İzmir çevresinde gitmediğim,gezmediğim tarihi-turistik yerin kalmadı.Bu da demek oluyor ki bu diyardan gitme vaktim yaklaştı benim. (Şirince ayrıntılarını bir sonraki post olarak kişisel tarihime kaydetmek niyetindeyim)


# Küçük kuzen sahibi olmak ne büyük şans dedim yine,yine,yine! Gün be gün büyüdüklerine tanıklık etmek,onların davranışlarını izleyebilmek,bir insanın nasıl yetiştiğini görmek çok farklı.Ama kabul etmeliyim ki çocuklar aslında çok zor yaratıklar..


# Çok sevmekten korktuğumu anladığımda aslında çoktaaan çok sevmiş olduğumun da ayrıdına vardım.Çok sevince getirdiği ya da götürdüğü her şey de çok büyük oluyor.Kendimi kandırmaya hiç gerek yok;aşık olmak,sevmek,bağlanmak ister istemez insanı savunmasız bırakıyor.Her şey yolundayken zaten kendini korumaya da ihtiyacın yok,bu ihtiyaç işler sarpa sarınca ortaya çıkıyor,işte o zaman anlıyorsun kendini kalkansız miğfersiz atıverdiğini savaş meydanına.Bunu bir kez yaşayınca geçse bile izleri baki kalıyor.Her sıkıca sarıldığımda,yüzüne baktığımda,içimi yaktığında o izleri de hissediyorum.Bundan kurtulmayı istiyorum-tabii mümkünse.
Bir de 'Hoşgeldin değil hoşçakal acıtır' diyen üstad;nasıl da haklısın...Bu hoşçakal son olsun,bir dahakine bana hoşgeldin desin tüm sevdiklerim;en başta Fidel!


# Okuduğumdan daha çok okumak,izlediğimden -hatta bu ara izleyemediğimden:(- daha çok izlemek ama en önemlisi yaşadığımdan daha çok yaşamak daha dolu yaşamak istiyorum.

# Bir şekilde sosyal çevremi oluşturanların fikirlerime önem vermesi beni çok mutlu ediyor.Bir yerlere yazı yazan,konuşma hazırlayan,ödev hazırlayan arkadaşlarımın teslim etmeden önce sana göstermek istiyorum demeleri itiraf ediyorum ki gururumu okşuyor!Burda biz bizeyiz azıcık övünebilirim bence :)))


# Derslerimin bitmesine 6 hafta kaldı! Şaka gibi.. Nasıl olacak bu işler hiç bir fikrim yok.Ha tutuştum ha tutuşacağım...


# Keyfe düşkün olmak gerektiğini öğreten,her davranışıyla da bunun aslında bir sanat;yaşama sanatı olduğunu gösteren anneanneme seslenmek istiyorum:Sen çok yaşa e mi!

# Yeni yayınevlerinin ilgi çekmek için ilginç kapaklarla kitap yayımlaması bazen sinirimi bozuyor.Elimde Thomas Hardy ve Alphonse Daudet'in iki kitabı var sanırsın American Bestseller!  Benim yıldızım hiç barışmıyor ya bestsellerlarla ondan olsa gerek,ama gereksiz değil mi yani bu tarz hareketler?


# Derdi yetmiyor gibi dahasını başına çıkarmakta usta olan Eleni kardeşiniz bir yandan cilt cilt hukuk kitaplarıyla bakışırken,öteki yanına açıköğretimin mavili yeşilli kitaplarını dizmişken,ingilizce kurslarının engin sınav dalgaları arasından sağ çıktktan hemen sonra karşısına da ales kitaplarını almış bulunduğundan ara ara nefes almayı unutabilir.Unutursa hatırlatın;blogdaşlık vazifesidir.


# Bu kadar kafa ütüledikten sonra hadi bir de çay demlemeye vakti ya da hali olmayanlara tavsiye;çorba fincanın (termos fincan olursa çok daha şahane!) içine demlik poşet çay atın,içine de halka limon!Oh mis,ne yorgunluk kalır ne sendromların kralı pazartesi sendromu!