31 Aralık 2012 Pazartesi

2013;you can do it!

 Malum sene-i devriye günleri, kışın en tatlı zamanları...
Bir yandan ışıl ışıl ağacım göz kırparken,patikli,diz battaniyeli,sahlepli tarçınlı bir geceye eskimiş yılın notları düşmeden olmazdı.
Sen 2012; dürüst olmam gerekirse iyiydin hem de pek çok iyiydin,genel olarak sevdim seni.Zorladın,bazen ağlattın,her şeyden vazgeçirdin,bunalttın ama sonunda hep yüzümü güldürdün.O yüzden sevdim seni!
Bir çok açıdan dönüm noktası oldu bu sene benim için,
-Üniversiteden mezun oldum.
-İzmir'den taşınıp senelerdir hayalini kurduğum Şehr'i Şehir İstanbul'a geldim yerleştim.
-Hiç beklenmedik bir anda hiç beklenmedik bir şekilde iş hayatım yön değiştirdi;birdenbire kendimi ülkenin belli başlı hukuk bürolarından birinde gelecek vaad eden stajyer olarak buldum!
-Fidel; Fidel artık hep yanımda yanıbaşımda.. O büyük buhran dönemime sebep olan da oydu aslında.İstanbul'a geldiğimin daha iki ayı dolmadan İstanbul'dan ayrılmak zorundayım dedi bana.Ucu bucağı belli olmayan bir süre ve sonunda nerde nasıl olacağını bilmeden..Ayrıl dedi.Yapacağın en mantıklı hareket benden şimdi şu an ayrılmak olur senin için dedi. Dedi de dedi... Sonra zaman lehimize işledi, şartlar bizden yana oluştu ve şimdi toplam 6 yıldır beraberliğimizde en mutlu huzurlu zamanlarımızı yaşıyoruz.(Dağlara taşlara aman!)
-Yine kutu gibi bir evim,yine penceremin altında yemyeşil doğa,bir birinden güzel ağaçlar ve bir bahçe var. Ev konusunda şanslı mıyım neyim? 
-Az eşya,kullanışlı eşya,hafif eşya ama bol aksesuarla bir ev nasıl da tatlı bir yuva olurmuş;yine yaptım oldu!
-İstediğim kadar çok okuyamadım,gönlümden geçtiğince gezemedim,göremedim ama yine de yapmaya çalıştım;okumaya çalıştım,gezmeye görmeye yaşamaya deneyimlemeye çalıştım.İstediğim kadar okuyabilmem demek bütün günlerimi bu işe özgüleyerek bütünüyle kendimi adamam demek sanıyorum ki :) Beni ancak bu tatmin edebilir bu konuda :)
-Farklı insanlar,farklı renkler,farklı tatlar ile alışılmış insanlar,aynı renkler,bilindik tatların hayatımdaki birlikteliğine yine bayıldım yine bayıldım!
-Yine; 'O kadar çok şeyi bir arada yapmak istiyorum ki günler keşke 50 saat olsa!' zamanlarını bol bol yaşadım. Evim derli toplu olsun,her daim yemeğinden pastasına her şeyim tam olsun ama bütün gün işte tam enerji çalışayım, aynı zamanda her daim bakımlı, sade ve şık olabileyim, arkadaşlarımın hemen hepsine bir güzel zaman ayırayım birlikte hep bir şeyler yapalım, gece gezmelerini artıralım ama bir yandan da sırtımı kalorifere dayayıp elimde sıcak fincanımla ya kitap okuyayım ya film izleyeyim, İstanbul'un tüm güzelliklerini keşfedeyim,keşfettiklerimi paylaşayım, tercüme işine devam edeyim kendimi geliştireyim, yüksek lisans yapayım akademik kariyerim de olsun, Fidel'le bol bol ve dolu dolu günlerimiz olsun, yeni insanlar tanıyayım,yeni aktivitelerde bulunayım vs vs vs bu  liste böyle uzar gider! Kontrol altına alınamayan bir enerjim var ve hep şunu da yapamadım, bunu da yapamadım eksikliği içindeyim. Bu koca yılı da yine böyle geçirdim. 2013'ün de daha farklı olacağını zannetmiyorum :)

Kısacası; yaşadım, hissettim, başardım, yenildim, gördüm, duydum, bildim, bilmemezlikten geldim, güldüm, konuştum, anlattım, dinledim, bir yaş daha aldım, bir şeyler daha kattım, merak ettim, öğrendim, bir dolu anı biriktirdim..
Darısı ve tabii çok daha iyileri 2013'ün başına! Hepimizin tüm hayallerinin gerçek olacağı, emeklerinin karşılığını misli misli alacağı, mutlulukla günlerimizi dolduracağımız bir yıl olsun!
Ben inanıyorum sana 2013; you can do it!

23 Aralık 2012 Pazar

Kesinlikle!

Pazar,aile evi dönüşü,iş öncesi,bergamutlu çay,çerez,sohbet,aşk,arkadaşlık,ruhdaşlık,özgürlük,ayrı zamanlar,kendine zaman ayırma,birlikte zaman geçirme,paylaşma,gülme,düşünme,hissetme,zamanı yakalama,kaçırma,huzur,şüphe,soru,sorgu,merak,heyecan,güç..
Aslında hepsi ve daha fazlası.
Her zamanki gibi huzursuz enerjili,kendini dengelemeye çalışan,zamana notunu bırakmak isteyen bir ben.

19 Aralık 2012 Çarşamba

'bitti' dediğim yerden başlamak

Zor zamanlarda kimse duymasın sesimi diye içime içime konuşurum sadece.Kötü,üzücü,beklenmeyen artık nasıl adlandırıyorsak böyle durumlar yaşadığımda hep anlatmak isterim,bilirim ki anlatmak hafifletir,bilirim ki anlatmak azaltır,paylaşmak rahatlatır;tüm bunları bilmeme rağmen anlatamam ama. Günde on defa öylesine arıyormuş gibi ararım 'can' dediklerimden birini,söyleyesim, anlatasım, her şeyi dökesim gelir ama ağzımdan dökülenler gündelik muhabbetlerden öteye gidemez.böyleyim.Bloga da sırf bu nedenle ihanet ettim;anlatamadım çünkü.Her şey başıma yıkıldı diye düşünüyordum, seneler senesi emek verdiğim,uğruna hayatımın yönünü bile değiştirdiğim her şey..Bu ruh halinde olunca yazmak ile yazmamak arasında zerrece fark olmuyordu.Kendimi anlatabileceğim kelime yoktu. Ama tam da her şey bitti dediğim anda her şey şekil değiştirdi,bir anlamda yeni formunu buldu.Ben de gün ışığını;yeniden.

Şimdi yeniden açabilirim kendimi , mesela konuşabilir, yazabilirim artık o taş yerinden oynadığına göre! Artık hafifleme zamanı belki,hem de hep beraber :) 

Her şeyin bir sonu oluyormuş demek ki iyi ya da kötü, çok da büyütmemek gerek belki de...

5 Kasım 2012 Pazartesi

hayatımın en kötü gününü geçirdim ben.şimdiye kadar yaşadıklarımın kötüsü.
ölüm gibiydi ama kimse ölmedi.
benim içim öldü sadece.
gerisi boşluk,sonrası karanlık şimdi.

15 Ekim 2012 Pazartesi

yeni,yeni,her şey yepyeni!

Aylar aylar geçti,nerdeyse mevsim değişti ve ben yazamadım.Belki de yazmadım bilmiyorum.
O kadar karışık, o kadar hızlı, bir o kadar da yolunda devam etti aslında;beklediğim,istediğim uğraştığım yeni bir hayat kurma çabası..
Şimdi yeni baştan yazmak istiyorum,yazmak ve okumak bol bol, ihmal ettiğim blogdaşlarımı.
Zaman ve imkan problemim olmadıkça burda olacağım,olmak istiyorum.

Ve İstanbul'dan, çok yıllık bir hayalin içinden sesleniyorum;iyi ki yapmışım, iyi ki cesaret etmişim..
Nasıl zordu,sancılıydı..Belki bir gün anlatırım.Bir gün..

12 Mayıs 2012 Cumartesi

'Dur' dediği yer

Haftalar süren uykusuzluk, gerginlik, telaş derken geçti gitti üniversite hayatımın son vizeleri, mevsimi kaçırıyorum,zamandan çalıyorum diye diye attım kendimi sokaklara.Karış karış gezdim, bir güne beş gün sığdırdım,Kordon'da çıplak ayak çimlere bastım,birbaşınalığın tadını sonuna kadar çıkardım önce, sonra kaç zamandır göremediğim arkadaşlarımı gördüm,onlarla konuştuk, güldük, eğlendik,gezdik,içtik,gece kalmalı gidip geldik.
Ardından koştura koştura eve geldim,anneme babama.İhtiyaçları varmış buna,gelmeme,gelince fark ettim.
Gelir gelmez bir sabah bile dinlenmeden babamın bir işini takip etmeye başladım.Onu hallettik derken annemin yeni dükkanı için alışverişe gidildi ki hiç uzaktan göründüğü gibi değilmiş...Pazarlıklar,kararsızlıklar,konsept dışına çıkmadan farklılık yaratmaya çalışmalar derken epey koşturduk..Tabii bir de Ales var gündemimde;'nasıl daha hızlı olurum'u bulmaya çalışırken bu sabah bir uyandım;halsizlikten parmağımı bile oynatamıyorum,ateşim var ve kafamın içi bulutlarla dolu!

Daha önce de söylemiştim ben yorulmuyorum diye,yanılmışım ben yorulduğumu anlamıyorum vücudumu enerjimi de sınırında kullanınca bir yerden 'e artık yeter' diyor haklı olarak..
Dinlenmeye ihtiyacım var sade ve sadece..

Ve yarın hem anneler günü hem de önemli bir sınavım var.
Anneler gününü çok önemsiyorum,annemin de önemsediğini biliyorum, hissediyorum.Her anneler gününde bazı insanlar bir takım klişelerle çıkar ya karışımıza anneye bir tek o gün mü hediye alınır,bir tek o gün mü anneler günüdür diye..Bir kısmına hak vermekle birlikte,annelerimiz henüz yanıbaşımızdayken,sabah çiçeklerle uyandırma imkanımız varken buna anneler gününü bahane etsek ne olur? Yanındayken,gözünün içine bakarak,kucak kucak sarılarak kutlayabiliyorken kutla.Onu yaşayabildiğin kadar yaşa,Günlerin tarihlerin çok mu önemi var zaman bu kadar hızla ve gündelik yaşam içinde bu kadar telaşeyle akıp giderken ve hepimizden bir şeyler götürürken?

O kadar çok şey var ki anneme söylemek istediğim,duysun istediğim..Bildiğini biliyorum da duysun istiyorum işte..Söylenmeli içimden geçenler,söylenmeli..

28 Nisan 2012 Cumartesi

Bahara AŞK!


Bahara resmen aşığım,açık ve net!
Kışın hantallığını,ağırlığını atmak,pırıl pırıl havaya uyanmak,balkon sezonunu açmak,doğanın kendini tazelemesiyle tazelenmek!
Mevsimlerden çok etkileniyorum,içimi,ruhumu,enerjimi baştan aşağı değiştiriyorlar.Ve bunu doğaya uygunluğun, doğayla uyumlu olmanın bir göstergesi olarak kabul ediyorum.O nedenle artık bundan şikayet etmiyorum :)

Hala çok sıkışık bir zamandayım,genel olarak geceleri uyumadığım için de zaman kavramım kayboldu ayın 28'si olduğunu fark edip şok oldum bu sabah! Mayıs gelmiş MAYIS!
En sevdiğim...

Hani ben İzmir'deyim ya, hani kışı ne kadar çekilmez olsa da ilk baharına son baharına aşık olunur ya İzmir'in, kendi kendime mutlu oluyorum,pozitif oluyorum şehirden, iklimden dolayı :)
Bahçemiz çok güzelleşti,güllerimizle aşk yaşıyorum her gün.Dokunmaya bile kıyamıyorum uzaktan uzaktan,gözlerimle seviyorum,akşam saatinin hanımeli,yasemin kokusu için bahane yaratıp mutlaka balkona atıyorum kendimi:)
Ve bu evde o kadar az zamanım kaldı ki...Giderken iki şeyden ayrılmak çok zor gelecek;arkadaşlarım ve evim.
Hem gitmek istiyorum bir an önce; beni bekleyen yepyeni bir hayat var çok az ötemde, hem de burdaki düzenimden,evimden,arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyorum.Kısacası ne yardan ne serden geçebiliyorum,keşke tüm istediklerimizin bir arada olabileceği bir hayat formu olsa :))

Şimdi yine çalışmaya başlamanın zamanı.Bugünün bir başka özelliği de yıllık yazısı yazacak olmam,ama kime? Hacettepe'de okuyan canımın içi Neşe'ye :) Aynı yerde üniversite okumak istedik olmadı,lise yıllığında ne olursa olsun hiç kopmayacağımızı biliyorum yazmıştık birbirimize,gerçekten de 4 yıl boyunca hiç ayrı yerlerde gibi değildik.Aynı şehirde olanlardan kat kat fazla yanında olduk birbirimizin.Şimdi de bunun nişanesi olarak onun yıllığında yazacağım.Bize bir şey olmaz demiştik,bak olmadı işte diye..Heyecanlıyım nerden başlasam bilemiyorum:)


Gözümüze hep güzellikler değsin der,giderim şimdi!

fotoğraflar kaynak :tumblr,pinterest.

22 Nisan 2012 Pazar

mesela

Ben mesela bu ara çalışmak/okumak dışında hiç bir şey yapmıyor daha doğrusu yapamıyorum.

Oturup 2000 sayfa kitabı hatim ediyorum,20 sayfalık yerden tüm sınav geliyor sonra kafayı yiyiyorum.
Rüyalarımda Yargıtay kararı tahlil ediyorum.Uykudan sağ kolum uyuşmuş şekilde kalkıyorum,felç olduysam yarın nasıl yazacağım diye gecenin köründe zır zır ağlıyorum.
Bir de sanıyorum ki tek ben böyleyim.Kendime kızıp kızıp duruyorum ne büyüttün diye.Değilmişim,cuma günü anladım.Mesela okulda çoğumuz her şeyi yastık yorgan olarak algılamaya başladık,kantinde o gürültüde bile uyuyanını gördüm.Uyuyamayan ben ve benim gibiler de hayatlarımıza zombiler olarak devam ediyoruz.

Bir de herkes uzaktan ah yavrum olacak bunlar vah yavrum hepimiz geçtik bu yollardan diyor ya işte bu hiç yardımcı olmuyor, aksine benim sinir katsayım diğer etmenlerle birleşip o kadar çok artıyor ki gözlerimden ateş çıkartabiliyorum mesela artık.Diyorum ki 36i saati geçti uyumadım, diyor ki herkes geçiyor bu yollardan.
Hayır napayım ben şimdi?

Ayrıca son olarak da en tembel blogger ödülüne en iddialı aday olarak da görüyorum kendimi.
kalınsağlıcakla.

12 Nisan 2012 Perşembe

Kayda Geçsin

Öğrencilik hayatımın son dersi de bugün böylece bitti.Lütfen kayda geçsin.
Hiç bir vedanın bu kadar umutlu olabileceğini düşünmezdim,hocalarımız birer fincan umut verip, güç verip vedalaştılar bizimle..

Önümde bekleyen sınavlardan olsa gerek şu an hiç ama hiç bitmiş gibi hissetmiyorum.Aksine daha yeni başlıyoruz diye düşünüyorum.
Ve bitsin,gerçekten hayırlısıyla bitsin artık.Yaşlandım oyh!

2 Nisan 2012 Pazartesi

Bir Güzel İnsan:Sabahattin Ali


Yazar,aydın,öğretmen,çevirmen,şair,fotoğrafçı,baba,eş,sevgili ve mahkum..
Bu ve bunun gibi pek çok sıfat sayılabilir Sabahattin Ali için ama hayatlarımıza dokunma biçiminden bahsetmek istiyorum ben.
İçimizdeki Şeytan mesela;okuyup da tek bir kelimesinde bile kendimi bulmadım diyeni var mı?
Kürk Mantolu Madonna'yı bir kere okuyup da öylece kenara bırakabilen,Maria Puder'i birden aklından çıkarabilen var mı?
Hadi bunu geçtim kitapla romanla ilgisi olmayanlar için 'Aldırma Gönül' desem daha başka söze gerek kalmaz sanırım..

Ve bugün tamı tamına 64 yıl geçti katledilişinin üzerinden.Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki aydın kesime yönelik faili meçhul cinayetlerin ilki..Belki de sonun başlangıcı.
Her neredeysen bir değil bin selam yolluyorum sana güzel insan Sabahattin Ali!

\\\Geçen haftalarda üfürükten teyyare blogunun tatlı sahibesi Hazalcım da ne güzel yazmıştı Sabahattin Ali'yi,ona da selam olsun buradan :))

23 Mart 2012 Cuma

küçük hesaplar

Bu kadarına artık pes diyerek başlamak istiyorum! Üniversite hayatında,yurt hayatında türlü çeşit insan tanıdım,çokça şaşırdım,kızdım bazı bazı üzüldüm kırıldım,sinirlendim söyledim,sustum. Ama bu kadarına diyecek hiçbir şeyim yok artık.

Alt tarafı üst tarafı bir seçmeli ders için kod adı hüsniyenin kendini düşürdüğü bu zavallı durum böyle küçük hesaplar beni çıldırtıyor! Dersin yapıldığı sınıf değişiyor bizim şubeden haberi olan tek kişi bu hüsniye ve özellikle sormamıza rağmen benimle birlikte bir kaç kişiye hiç bir şey söylemiyor! 2 hafta geçiyor sınıfta bekliyoruz,ders iptal oldu zannedip gidiyoruz.Üstelik sunum için konu dağıtılıyor,yine haberimiz yok.Hocanın da kabahati duyuru yapması gerekirdi ama hüsniye söyler diye yapmıyor.Bu arada ben de huylanmaya başlıyorum,hocanın odasına gidiyorum ders saatinden az önce,hüsniyenin sesi geliyor içeriden çıkmasını bekliyorum.Kapıda karşılaşıyoruz,bu hafta ders yapılmayacak öğrendim ben boşuna girme diyor!Başka bir şey soracağım diyorum,yok yok girme diyor! Var mı böyle şey ya? 

Bir kaç kişinin derse girmemesi,kendi küçük beynince ona rakip çıkmaması için ne numaralar ne olaylar çeviriyor ya..
Böyle şeyler beni çıldırtıyor,cidden çıldırtıyor.Ne geçti eline benim kaç haftalık imzam eksik olunca,sunum yapamayacak ek puan alamayacak olunca?Böyle şeylerden zevk alan insanları gördükçe aklım şaşıyor,algılayamıyorum..Alışmam mı gerekiyor acaba böylelerine? Of Allahım!

5 Mart 2012 Pazartesi

akıp giden zaman

Neler yaptım, neler sığdırdım haftalara özet geçmek gerekirse;

# 'Annem geldi' nin üniversite öğrencisi için ne büyük anlam ifade ettiğini öğrendim.Okuldan eve gelip mis gibi yemeklerle karşılanmak canmış can!


# Yorgunluktan halsizlikten dem vurup duruyordum ya hasta olmadan önceki uzatmaları oynuyormuşum meğerse.Bir de ilaç içmemek için inat etmemek gerekiyormuş.Bitki çayı yeterli tedaviyi sağlayamıyormuş bazen.

# Şirince'ye de gitmekle birlikte İzmir çevresinde gitmediğim,gezmediğim tarihi-turistik yerin kalmadı.Bu da demek oluyor ki bu diyardan gitme vaktim yaklaştı benim. (Şirince ayrıntılarını bir sonraki post olarak kişisel tarihime kaydetmek niyetindeyim)


# Küçük kuzen sahibi olmak ne büyük şans dedim yine,yine,yine! Gün be gün büyüdüklerine tanıklık etmek,onların davranışlarını izleyebilmek,bir insanın nasıl yetiştiğini görmek çok farklı.Ama kabul etmeliyim ki çocuklar aslında çok zor yaratıklar..


# Çok sevmekten korktuğumu anladığımda aslında çoktaaan çok sevmiş olduğumun da ayrıdına vardım.Çok sevince getirdiği ya da götürdüğü her şey de çok büyük oluyor.Kendimi kandırmaya hiç gerek yok;aşık olmak,sevmek,bağlanmak ister istemez insanı savunmasız bırakıyor.Her şey yolundayken zaten kendini korumaya da ihtiyacın yok,bu ihtiyaç işler sarpa sarınca ortaya çıkıyor,işte o zaman anlıyorsun kendini kalkansız miğfersiz atıverdiğini savaş meydanına.Bunu bir kez yaşayınca geçse bile izleri baki kalıyor.Her sıkıca sarıldığımda,yüzüne baktığımda,içimi yaktığında o izleri de hissediyorum.Bundan kurtulmayı istiyorum-tabii mümkünse.
Bir de 'Hoşgeldin değil hoşçakal acıtır' diyen üstad;nasıl da haklısın...Bu hoşçakal son olsun,bir dahakine bana hoşgeldin desin tüm sevdiklerim;en başta Fidel!


# Okuduğumdan daha çok okumak,izlediğimden -hatta bu ara izleyemediğimden:(- daha çok izlemek ama en önemlisi yaşadığımdan daha çok yaşamak daha dolu yaşamak istiyorum.

# Bir şekilde sosyal çevremi oluşturanların fikirlerime önem vermesi beni çok mutlu ediyor.Bir yerlere yazı yazan,konuşma hazırlayan,ödev hazırlayan arkadaşlarımın teslim etmeden önce sana göstermek istiyorum demeleri itiraf ediyorum ki gururumu okşuyor!Burda biz bizeyiz azıcık övünebilirim bence :)))


# Derslerimin bitmesine 6 hafta kaldı! Şaka gibi.. Nasıl olacak bu işler hiç bir fikrim yok.Ha tutuştum ha tutuşacağım...


# Keyfe düşkün olmak gerektiğini öğreten,her davranışıyla da bunun aslında bir sanat;yaşama sanatı olduğunu gösteren anneanneme seslenmek istiyorum:Sen çok yaşa e mi!

# Yeni yayınevlerinin ilgi çekmek için ilginç kapaklarla kitap yayımlaması bazen sinirimi bozuyor.Elimde Thomas Hardy ve Alphonse Daudet'in iki kitabı var sanırsın American Bestseller!  Benim yıldızım hiç barışmıyor ya bestsellerlarla ondan olsa gerek,ama gereksiz değil mi yani bu tarz hareketler?


# Derdi yetmiyor gibi dahasını başına çıkarmakta usta olan Eleni kardeşiniz bir yandan cilt cilt hukuk kitaplarıyla bakışırken,öteki yanına açıköğretimin mavili yeşilli kitaplarını dizmişken,ingilizce kurslarının engin sınav dalgaları arasından sağ çıktktan hemen sonra karşısına da ales kitaplarını almış bulunduğundan ara ara nefes almayı unutabilir.Unutursa hatırlatın;blogdaşlık vazifesidir.


# Bu kadar kafa ütüledikten sonra hadi bir de çay demlemeye vakti ya da hali olmayanlara tavsiye;çorba fincanın (termos fincan olursa çok daha şahane!) içine demlik poşet çay atın,içine de halka limon!Oh mis,ne yorgunluk kalır ne sendromların kralı pazartesi sendromu!

21 Şubat 2012 Salı

Halsiz Haller


Sıkılıyorum,hemencecik yoruluyorum,hiçbir şey yapmaya halim yok derken oldum mu bir de hasta!
Keyifsizlikten ölüyorum,en sevdiğim kıyafet pijamalarım,en sevdiğim yemek en kolay olanları,en sevdiğim aktivite uyumak...
Ben hiç böyle olmazdım.Hiç ama..
Bu kış bana yaramadı.Acilen toparlanmam lazım!!!Sevemiyorum böyle olunca hiçbir şeyi..Benim mutlu uyanmam lazım,severek çalışmam,enerjik olmam lazım,böyleyim-en azından böyleydim-.
Kendine gel eleni!

10 Şubat 2012 Cuma

bunun adı iletişmek mi?

Uzaktan bir akrabamız var,kimimin neyidir bilmem. Zaten karmaşık aile işlerini oldum olası beynim almaz,eltiymiş, kayınmış,baldızmış..Bir de bizde her şeyden ikişer üçer tane var üveymiş,ilk evliliktenmiş,ikinci evliliktenmiş falan böyle saçma işler.
Her neyse işte bu uzaktan akraba hatun kişi hatta dur adını da yazayım Fevziye kişisinin annesi vefat etmiş,Allah rahmet eylesin,benim anacığım da vefalı bir insan örneği olarak başsağlığı için aramış.Şimdi böyle bir konuyla,başsağılığı telefonuyla benim özel hayatımın nasıl bir ilgisi olabilir soruyorum size blog ahalisi!

Laf dönmüş dolaşmış (!?) bana gelmiş,
okul bitiyor muymuş,
nerde çalışacakmışım,
e artık Bursa'ya dönermişim,
okul da bitince ne işim varmış başka şehirlerde 

gibi,bu eksende dönen soruların ardından esas soruya ve yoruma geliyoruz;

'Arkadaşım' -ki burda sevgili anlamında- var mıymış,aman aman olmasınmış,okul bitince öyle hemen evlenmelere kalkmayacakmışım!

Hadi bak diyelim ki bütüüüüün o çalışma hayatıma,yaşayacağım yere kadar burnunu soktun,tamam.Ama sevgilim olup olmamasından ve ve ve evlilik gibi bir meseleden dahası ne zaman evlenip evlenmeyeceğimden sana ne be!
Hele bir de bunun için annemi telefonda sıkıştırmak nedir?

Hal hatır mı soruyorsun,iletişime mi geçiyorsun,fikir mi veriyorsun yoksaaa kendine dedikodu malzemesi mi çıkarıyorsun?Bilelim de ona göre..

Evlenmelere kalkmayacakmışım! Laf ola da beri gele,kelimelere usluba bak ya!Durdukça sinirleniyorum!

Kim veriyor bu hakkı,bu kadar içimize özelimize kadar girebilme cesaretini nerden buluyor bu insanlar anlamıyorum.Bana bu soruyu annem bile sormadı,böyle bir şey söylemedi bugüne kadar.Sen de kimsin Fevziye,nesin sen?Yıllardır yüzünü bile görmediğim,ara sıra bayramdan seyrana anca okul nasıl gidiyor muhabbetine kadar laf üretebildiği bir insanım ben.Şimdi ne hakla,ne yüzle?

Gerçekten sinir oluyorum böylelerine..

6 Şubat 2012 Pazartesi

gözümde büyüyor



Yapmadığım, aklımda olan, yapmam gereken şeyler, henüz zamanı gelmemiş olanlar, o yolun başına geldiğimde hep gözümde büyüyor.Biliyorum bir adım atsam bir harekete geçsem devamı gelecek.Hani o tek cümle yazsan gerisinin geleceğinden emin olunan anlar vardır ya ben bu ara hep oradayım.
Bir kapı; eşiğinde durduğum, adım atmaya, ötesini görmeye, oraya karışmaya can attığım ama bir türlü o ilk adımı atmadığım, beklemeye devam ettiğim, doğru zamanı kolladığım..
Öyle geliyor ki o doğru zamanı tutturamazsam o kapının ardı bana cehennem, yok eğer tam zamanında hareket edersem, doğru adımları atarsam cennet.
Bu tasvirin beni şu an tuttuğu yer de araf oluyor haliyle.
Ama bu arada kalmışlığın çok önemli bir faydası var;düşünmek! İçimdeki her düşünceye, her sese kulak kabartıyorum bu bekleyişin sessizliğinden faydalanarak.Bu düşüncelerin hepsini toparlayıp kelimenin tam anlamıyla süzdükten sonra tamı tamına 'benden' çıkan bir hareket, bir eylem olacak adımlarım.Tek temennim doğru ve sağlam olmasından yana.

Ve ben çalışmalıyım,şu son 5 ay hayatımı şekillenmesine yardımcı olan son dönemeç.İyi değerlendirmeli,iyi çalışmalıyım.
 
Dert defterim oldun yine blogcum,sağ olasın.

31 Ocak 2012 Salı

Sessizlik



Ben bazen sayfalarca yazıyorum,ahkamlar kesiyorum, atıyorum, tutuyorum.Belki çok biliyor belki çok yanılıyorum.
Sonra bazen bazı dönemler oluyor hayatımda hiçbir şey anlatmadığım,hiçbir şey yazmadığım,ahkam kesmediğim.Sadece düşündüğüm dönemler,kafamda bir şeyleri tarttığım,uzun uzadıya ölçüp biçtiğim sorup sorguladığım..

Şimdi yine sessizliğimdeyim,taşlarım yerine otursun anca öyle açarım içimi.
Bu da şarkım olsun: ah ne çok severim depeche mode'u lise yıllarımdan beri 
Ocak'ı da böyle uğurlayalım,güzeldin çok sevdim seni:)

Hamiş:Bol bol okumaya devam,fırsat bu fırsat!

21 Ocak 2012 Cumartesi

iyi ki..



Ben bugün hep 'iyi ki' dedim.
İyi ki bu kadar sıcak kalpli dostlarım var dedim,iyi ki emek veriyorum/vermişim dedim ve iyi ki yollarımız bir şekilde kesişmiş dedim..


Hayatta en çok önem verdiğim şeylerden biridir dostlarım,arkadaşlarım.Şu kısacık ömrüme bile 15-16 senelik dostluklar,kopmayacak bağlar katabildiğim için de çok mutlu oluyorum.

Yanımda her koşulda ailemle beraber,kendim kurduğum kendime seçtiğim ikinci bir ailemin var olması,olacağını bilmem kadar güven verici bir şey var mı?

İyi ki doğru tercihler yapmışım,kocaman kocaman dostluklar kurmuşum,kurmuşuz.


Aslında anlatmak istediğim,kendime not etmek istediğim başka cümlelerim de var;
Bu bir kaç haftada hayata,yaşamaya dair çok önemli şeyler gördüm,yaşadım ve öğrendim;
kendini seveceksin,kendinden memnun olacaksın,sana emanet edilen bedene iyi bakacak,ona kusur bulmayacak,onu seveceksin.Bunları ben merkezci olmadan yapacaksın,megolomaniye çevirmeyecek dengede tutacaksın.
Kendinden memnun olma kısmı açıkçası benim en zorlandığım yerdi,kendime yargısız infazı hep ben yaparım,en acımasız davranan yine benimdir.Bunu aşma yolunda,kendime tolerans göstermede adımlar atabildiğimi fark ediyorum artık.

Bunların yanında kendime senelerdir ilke edindiğim,uygulayabildiğimi düşündüğüm bir kaç şey var onları da yazıp saklamak istiyorum dönüp dönüp bakmak için,unutursam kendime hatırlatmak için;
İnsanlara kusur bulmak için bakmayacaksın,kendini kimseden asla ve asla yukarıda görmeyeceksin,kendinin de bir yaratılmış olduğunu unutmayacak,doğuştan getirilen,seçilmeyen herhangi bir şey için bir başkasını ötelemeyeceksin.En önemli insani duygunun vicdan olduğunu unutmayacak,kendini hep yoklayacaksın.Ama tek taraflı olmayacak vicdanın,her canlıya adil yaklaşacaksın.

Hep kendimi dengede tutmaya çalışan biri olarak huzurlu ve mutlu yaşamayı istiyorum,faydalı bir ömür geçirmek istiyorum,sevgimi diri tutmak ve pozitif olmak istiyorum ve iyi ki ne istediğimi biliyorum..

8 Ocak 2012 Pazar

Tatildeyim!

İnanılır gibi değil,hiç bitmeyecek zannettim ama artık tatildeyim!
Kedi kafası kedi ruhunda yaşıyorum üç gündür;mır mır mır:))
Annem sayesinde televizyon ve dizi manyağı oldum,izlemesem dediğimde triplerden triplere koşuyor eli mahkum artık bir kaç gün böyle:))

Yapılacaklar listem;'bol bol oku,bol bol izle ve bol bol dinlen'den ibaret!
Her canlı tatil yapmalı der,giderim:)

3 Ocak 2012 Salı

her erkek aldatır mı?

Nasıl bir salgındır bu,nerdeyse bir yıldır etrafımdaki evli,koca koca kadınlar aldatıldıklarını öğreniyorlar teker teker..

Ömürlerini o adamlara adayıp,onlara çocuklar verip,çocukları pırlanta gibi yetiştirmeye,işlerine koşmaya,evlerine bakmaya,kendilerine özen göstermeye çalışan kadınlar geçen yılların sonunda, bunun karşılığında bir çift boynuza layık görülüyorlar.

Hep bu kadar yaygın mıydı yoksa teknolojik imkanlar,cep telefonları,internet derken rahat ve sınırsız iletişim mi bunu kolaylaştırdı bilemiyorum ama bu sıklık karşısında hayrete düşüyorum.

Sadık erkeklerin soyunun tükenmediğini umut etmek istiyorum,yaştan kaynaklı belli dönemlerinde de  aldatmayacak erkekler olduğununa inanmak istiyorum ama bu gördüklerim karşısında bu hislerim zayıflıyor açıkçası.

Ve ben oldum olası güven problemi yaşayan biri olarak bu sorunun cevabını bilmeyi çok isterdim:Sahiden her erkek aldatır mı?