30 Kasım 2011 Çarşamba

Canım Komşu Teyzem!

Kaptırmış ders çalışıyordum kapı tıkladı,koştum baktım karşı apatmandaki komşu teyzenin gelini.
Elinde bir tabak..
O kadar duygulandım ki;anneanne,anne sıcaklığı resmen..
 Kıyamam ya nasıl düşünceliler...
İyi ki böyle insanlar var ve iyi ki hep karşıma çıkıp hayatıma böyle mutluluklar pırıltılar katıyorlar..
Düşünülmenin,değer görmenin mutluluğu çok ayrı..Bu soğuk günde içimi,yüreğimi ısıttı o iki anne..


Bu vesileyle ilk kendi görselimi kullanmış bulunuyorum,bir taraftan çayım demlenirken bu anı kaydetmem,hep hatırlamam lazım diye hemen sana koştum blogcum:))

Zamanın İçinde

Yorgun argın eve gelmişsem,kafamda bin türlü şey varsa,'akşam mutlaka çalışmalıyım'cümlesi dönüyorsa beynimde..

Bir saat kadar izin veriyorum kendime,bir fincan çay yapıyorum- bu aralar favorim portakallı yeşil çay- koltuğuma yerleşip ya biraz televizyona bakıyorum,ya dergilere göz atıyorum ya da bilgisayarımı alıp kucağıma sevdiğim bloglarda,sayfalarda geziniyorum ve bu 'kendime ayırdığım zaman' diyebileceğim zaman dilimi o kadar iyi geliyor ki...Küçük mutluluklarımdan biri de bu benim;zamamanın peşinde,içinde koşturup dururken bir soluklanmak,ufak molalar vermek o aralarda ruhumu besleyecek şeylerle ilgilenmek daha mutlu olmamı sağlıyor..
Tüm yorulmuşlara tavsiyemdir:)
 

Fonda da Michel Fugain çalabilir mesela:)Fransızca olması,oldies kategorisine terfi etmiş olması,kült olması ve bende çok çok özel bir yeri,çok büyük anlamı olan bir filmin müziği olması..Sevmem için yeterli sebepler öyle değil mi?:))


Hamiş:Kara bulutlarımı nihayet savuşturdum başımdan;belki çok mendil eskittim, belki kalbimi çok yordum ama atlattım.Şükür,çok şükür..
Ve yol gösterenim;sevgilim,fidelim..Olmasa çıkamazdım bu karabasanın içinden..Göremediğimi gösterdi,bakamadığım açının farkına vardım;bunca zaman sırf üzülmesin, aklı kalmasın diye ona bunları açmamak doğru değilmiş onu anladım..

Pozitifliğimi seviyorum,neşeli,mutlu,yaşadığı andan zevk alan, küçük mutlulukların peşine düşen ve bunların dolayısıyla çalışkan,üretken halimden çok memnunum!
Lütfen uzak kalsın artık yaşam sevgimi,enerjimi çekip alan olumsuzluklar benden...
(Ne uzun oldu bu böyle,iki paragraf not mu olur!?)

29 Kasım 2011 Salı

Garantili Eğlence :)


Pazartesi gibi sevimsiz bir günü çekilebilir kılan tek şey leyla ile mecnun dizisi benim için!
Gerçi artık leylamız yok onun yerine şirin-sedef ikilisiyle devam ediyoruz ama Burak Aksak ne yazıyorsa güzel yazıyor,konu yeniden toparlandı bir kaç hafta içinde.
Kadronun tamamı çok iyi ama mecnun-iskender-erdal üçlüsü favorim!





Şimdiye kadar izlediğim en iyi Türk komedi dizisi olduğunu söyleyebilirim.Zaten hepi topu 2-3 tane izlediğim dizi var ama onlar bana yetiyor:)
Bu kadar absürdlük bir arada nasıl da güzel gidiyor;olaylar olaylar yani anlayacağınız:)))
Bütün dertlere, tasalara iki saatlik mola verip kafa boşaltmaya birebir:)

Ve son olarak;Ali Atay, adamsın!

27 Kasım 2011 Pazar

Değişiklik İyidir



Fark ettim de dert defterim olmuş burası!İçim sıkım sıkım sıkılınca dönüp yazıp rahatlamışım.
Çok fazlaca kişisel,haddiden fazla içli olmuş..

Aslında yazmak istediğim daha çok şey var;şimdiye kadar yazdığım format dışında mesela; gördüğüm yerler,keşfettiğim mekanlar,dinlediğim müzikler,izlediğim oyunlar,filmler,diziler,keşfettiğim dergiler,küçük küçük detaylar,gün içinde kaybolup gidenler..Yazma sebeplerimin en başında zamana not düşmek,eğer unutursam dönüp baktığımda 'aaa bu da vardı' demek ve iz bırakmak,yaşadıklarımı kalıcı hale getirmek var.Daha önce de bahsettiğim eski blogumda bunu sık sık yapıyordum ama burda anonim bir kimlikle yazıyorum bu nedenle içinde suret olarak olmasam bile kendi çektiğim fotoğrafları koymak konusunda çekimser kalıyorum.Fakat artık bu şekilde paylaşmanın beni daha mutlu edeceğini,yazma isteğimi arttıracağını biliyorum,hissediyorum.

Bu ara pek zaman bulamıyorum ama artık en ufak vakit kırıntılarını bile değerlendirip eteğimdeki taşları dökeceğim:)Anlatılmayı ve kayıt altına alınmayı bekleyen çok fazla yaşanmışlığım var;umuyorum ki onlar da becerebildiğim ölçüde burda olacak.

18 Kasım 2011 Cuma

Böyleyken Böyle

Daha önce de söylemiştim esas olarak ben yorulmuyorum,yorulamıyorum enerjim, kuvvetim hep çok yüksek ama eğer çok yüklendiysem kendime işte şimdiki gibi bir yerden patlak veriyor muhakkak..

Hastayım hem de çok fena..Grip değil nezle değil,bağışıklığım düştüğü anda atağa geçen alerjik rint.Alerjik astım hastasıyım,çok uzun dönem aktif  tedavi gördüm aşı/ilaç şeklinde ancak ne yazık ki kaynağı bilinemeyen bir hastalık olduğu için kesin bir çözümü de yok.Ancak kontrol altına alınabilir hale getiriliyor tedaviyle.Normal şartlarda,normal zamanlarda pek bir sıkıntım yok ama dediğim gibi çok yüklenirsem kendime büyük ataklar yaşıyorum..En çok da mevsim değişim dönemine denk geliyorsa ya da çok üzüldüysem,çok sıkıntı içindeysem çok fena oluyorum:(

Hafta başından beri çok yoğunum,nasıl geçti anlamadım.Yarın kapanışı gerçekleşecek bir kurultayımız var;sabah 9dan akşam 6ya kadar fuar alanında,aşırı formal giyinmek,on santim topuk üzerinde durmak,klimalardan dolayı kuru hava gibi etkenler zorladı beni ama asıl bunun yanında bir de psikolojik zorlanma var..Yakınımdaki biri çok sinirime dokunuyor artık,çok zorluyor beni.Susuyorum,hiç uymuyorum,cevap bile vermiyorum.Gerek yok.Çünkü bunları neden yaptığını biliyorum.Kişiler değişiyor ama bir noktadan sonra bazı kız arkadaşlarımla yaşadığım şeyler tekerrür ediyor.İkinciye aynısını yaşıyorum.Üstelik değer verdiğim biriydi,keşke bunları yapmasa bana keşke..
Okul bitecek,herkes kendi yoluna eyvallah..Bunu söylemek istemezdim ama okul arkadaşlarımın çoğu ile böyle olacak durumumuz.Üniversite döneminde tanıyıp,dostluğunu ömür boyu isteyeceğim bir avuç insan var sadece.Gerisi geçici.
Ona da şans verdim,çok defa hem de.Ama artık kendi bilir.Diyorum ya susuyorum,sabrediyorum.Belki bu davranışlarına da son verir diye umut ediyorum.Kendimi yanında rahat hissetmediğim insana da arkadaş gözüyle bakamıyorum artık.Arkadaşlarıma çok bağlıyım ama bağımlı değilim.Bu kadar gerilmeme,hasta olmama sebep olan birine de mesafeli oluyorum ister istemez.
Ve mesafe girince bir defa,tekrar ısınamıyorum..
Böyleyim,sadece böyle olabiliyorum.

14 Kasım 2011 Pazartesi

kitaplarım/4

AZ-Hakan Günday
Hakan Günday'ın Az romanı hakkında bir çok şey söylenebilir,söyleyebilirim ama her şeyden önce Oğuz Atay'a saygı duruşu niteliği taşıdığı için takdirimi kazanıyor.

AZ,beni resmen çarptı.İnsan benliğindeki,kalbindeki o en en en karanlık yerine dokunuyor,onu irdeliyor,açıyor.

Hakan Günday kelimeleri suratımıza çarpmakta çok başarılı.

Özetle;güzel kurgu,güzel teknik,güzel konu,güzel roman!
Ve;DERDA ne kadar güzel bir isimdir...


'Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı.Biri için ölüm kalım meselesi olan,diğerinin gözünde toz kadardı.İsa çevresindeki mezarlara baktı ve iyi ki ölüyorlar,dedi içinden.İnsanoğlunun, hak ettiği için öldüğüne o gün inandı.Ölene kadar da başka bir şeye inanmadı.'

                                                                          ' -seni AZ seviyorum
                                                                           -ben daha AZ.'

Arka Kapak
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi... 

11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi.
Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…”

13 Kasım 2011 Pazar

İÇ YAZISI


Her şey artık daha da zor daha da karmaşıksa,bu kadar şeyi nasıl kaldırabildiğime şaşıp kalıyorsam,kalabalıklar arasında dibine kadar yalnızsam,hep yaralanıyorsam,inadına kuyruğu dik tutmaya çalışıyorsam,kimseye hiçbir şey anlatamıyorsam,benim dışımda kimsenin okumadığı bir deftere bile yazamıyorsam,bir de Birsen Tezer çalıyorsa...
SEVE SEVE AĞLARIM.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Yol Göründü

Bir haftalığına kendime her şey için izin verdim,her şeyi olduğu gibi bıraktım,aklımın iplerini saldım,bavulumu da kaptım gidiyorum!
Kararlıyım haftaya bomba gibi döneceğim buraya.

Takip eden,yorum bırakan,değer veren herkese teşekkür eder en güzel bayramları dilerim!

3 Kasım 2011 Perşembe

Bana Ne Oldu Söyle

Ben hiç böyle değildim

Ben ki hiç yorulmamakla övünen,hep kendine yapacak ufak tefek de olsa bir şeyler bulan,en olmadık zamanlarda bile küçük şeylerle mutlu olabilen en azından gülümseyebilen bir insandım..

Bana ne oldu?
Nedir bunca ağır gelen, elimi kolumu kesen ,beni hareketsiz bırakan?

Yemek yemeyi hep çok sevmişimdir ama şu anki hallerim bile depresyon işareti;tatlı pek sevmem, midem bulanır aslında ama mesela şimdi nutella kavanozu elimden düşmüyor sırf BOŞLUKTAN!Kendimi hep yemeğe sevk ediyorum..

Aslında çok da yoğunum ama o yoğunluğun bile boş olduğunu düşünüyorum e tamam bunu yapıyorum da ne olacak/ne oluyor gibi..

Derdimi anlatamadım bu satırlarda onun farkındayım ama ilk yazdığım haliyle kalsın düzeltmeyeceğim.Evet düzeltmeye bile halim yok!
İçimden hareket etmek bile gelmiyor ki bilen bilir ben normalde hiç hareketsiz duramam!

Ben bu Eleniyi hiç sevmedim..Kendimden hiç mi hiç memnun değilim bu aralar..Biz kadınların zaten en tipik özelliği ruhsal olarak iyi durumda olmayınca fiziksel olarak da kendimizi iyi hissedemiyoruz.Aynada bakan suratı sevmedim bu sabah,hiç bir şey yakışmadı üzerime,bütün gün bunu dert ettim.Yani bunun gibi aslında 'saçma' dertlerim var görünürde.Ama asıl sebep derindeki huzursuzluğum.Bunlar böyle böyle çıkıyor..

Bayram,yolculuk,aile yemekleri iyi gelir umarım bana...

Not:Kızım senin derdin filan yok hepsi şımarıktan bunların şımarıklıktan diyebilirsiniz, kabulümdür:)