30 Ağustos 2011 Salı

Şeker Gibi Bayramlara..


 
Günlerdir bayram hazırlığıdır gidiyor;
ilk adım baklavaları yaptık
ikinci olarak evi dippp köşe temizledik
son olarak da yaprak sarmasıdır lokumdur o işlere giriştik kısacası ÖRNEK EV KIZI(!) oldum çıktım!

Bu ne arkadaş ya haftaya altın günü yapacağım,sonra da çeyizlik dantele başlayacağım artık o dereceye geldim!

Benim hezeyanlarımı bir kenara bırakırsak hepimize şeker tadında,rengarenk,kalabalık,gülüşlü şamatalı,bol bol çocuklu bayramlar dilerim! Bayramlar ne özeldir ne güzeldir,çok seviyorum bu ruhu, bu hazırlık seramonilerini aslında:))

Tabii bu sadece benim ideal bayramım,bütün bunlardan hazetmeyenlere beddua etmiş gibi de olmayayım,herkese gönlünce bayram diliyorum bu en iyisi:)))


Hamiş:Aslında içten içe de buruğum ben, bundandır bu kadar şamatam;ilk defa kendi evimden başka bir evde,anne babamdan başkalarının yanında bir bayram sabahına uyanacağım..Dokundu biraz biraz..Ne zaman tam olacağım ben,hep eksik hep eksik..

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Geç gördüğüm MİM:)

Naley mimlemiş bu sefer ve N'lerinden 4üne layık görmüş;nasıl mutlu oldum!
Hele de şu yorucu bayram temizliğinden sonra ne iyi geldi:))


Benim N'lerime gelecek olursak;


En sıcak: Noni


En umutlu ve pozitif: Ful yaprağı


En aşık:Naley, Peyton Sawyer Ruhlu Kız


En kendini okutan:Hazal


En kültürel:Konusma baloncuğu


En içini döken:Naley


En söyleyecek sözü olan:Hazal


En eğlenceli: Mel jones


En yazmasını özlediğim:Dalga izleri


İşte benim N'lerim:)
Bilgisayar başında çok zaman geçiremediğim için takip etmek isteyip de edemediğim çok fazla blogdaşım var,zamanla telafi edip enlerime enler ekleyeceğime inanıyorum:))

Enlerimi de mimliyorum aynı zamanda bakalım sizlerin enleri kim:))

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yasemin Aşkına

Yasemin bitkisiyle ve içinde yasemin olan her nesneyle resmen aşk yaşıyorum!Ağacı,sabunlar,esaslar,çaylar neler neler:))




Bahar akşamlarında ciğerlerimi bolca yasemin kokusuyla doldurmak için cam kenarına tünüyorum,hele ki etrafta hanımeli ve ıhlamur ağaçları da varsa gel de aşık olma böyle havada!

Beni böyle havalar mahvetti azizim:))









Mükemmel zerafete sahip rum evlerinin aynı zevkteki bahçelerinde öbek öbek yeşillendiklerini,beyaz beyaz pıtırcıklandıklarını görünce kocaman kocaman mutlu olurum!









Zara'da bunu görüp de üstüne atlamamak olmazdı,yakışmazdı!
Sanki elimden alacaklarmış gibi koşa koşa kasaya yetişmek de bunun bir parçası:))










Ve son olarak da bitki çayı olmadan yaşayamayan soyundan bir insana yapılabillecek en büyük kıyak böyle bir ürünü piyasaya sürmektir,teşekkürü bir borç bilirim:))


Kitabımı kolumun altına sıkıştırıp elime koca fincanımı alıp köşeme çekilme zamanımdır şimdi:))






25 Ağustos 2011 Perşembe

kitaplarım/2

SEMERKANT-AMİN MAALOUF





Elimde en uzun kalan kitaptı ama benim için yanlış zamanda olduğundan sadece..

Özellikle ilk kısımları çok ilgi çekiciydi ve anlatımı oldukça akıcıydı ama ortasında oldukça durgunlaşmaya başladı ve ben ite kaka bitirdim resmen!


Her kitabın ayrı bir zamanı var ve ben bunu yanlış zamanda elime aldım,kitaba da yazık ettim sanırım..

Belki daha sonra yeniden okurum bu sefer tadına vararak..




Arka Kapak:Amin Maalouf, Doğu'ya İran'dan bakıyor.Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen iç içe iki öykü...
1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantikte bit(mey)en bir serüven...
Bir el yazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de öyküsü / tarihi...

haftalık ajans!

Güya haftasonundan beri oturup yazacağım ama nerdeee:))

Hiç bir zaman boş oturamayanlardan olduğum için İzmir'den gelir gelmez eve dönmek yerine ingilizce kursuna başladım burda.Şükür onun da son dersine gideceğim artık bugün ama bu hafta oldukça yoğun geçti,sınavlar,çeviriler,kompozisyon yazmalar vs vs..Kendime de kocaman bir sözlük aldım;İngilizce,Fransızca,Latince ve Osmanlı Türkçesi-Türkçe hukuk ve ekonomi terimleri sözlüğü.Kurstaki hocama danıştım makale çevirmeye başlamamın yararlı olacağını tavsiye etti.Bayramı da bir geçireyim artık başlayacağım:)

Bir de açıköğretim var sırada,final zamanı esas okulumdaki final tatiline denk geldiği için sınavlara giremedim ve bütünlemeye kaldım tüm derslerden:(
Onu da halledeceğiz bakalım artık bir ara:))

Aslında artık gitmek de istiyorum,kurs için takıldım kaldım burada;evimizi,annemi o yaşantımı özledim..günler zor geçiyor zoor...

Bunların yanında bu yoğunluk o kadar iyi geliyor ki;
işe yaramışlık hissi,üretme,çalışma,çabalama..

Benim gibi düşünen,hisseden var mı merak ediyorum:))

19 Ağustos 2011 Cuma

Sorularım Var

Hep aşırı mantıkla mı hareket ediyorum?
Anı ıskalıyor muyum?
Daha da önemlisi kendimi neden akışa bırakamıyorum?
Neden her şeyin kontrolü benim elimde gibi bir yanılsamaya düşüyorum?
Neden şu 'gençlik pervasızlığını' yaşayamadan geldim bu yaşıma?
Neden hep ama hep,her an ayaklarım yere sağlam basmalı gibi hissediyorum,neden kendimi hiç kapıp koyveremiyorum?

Beni buna iten ne,hayatı bu kadar ciddiye almaya iten ne gerçekten?
Yaradılışım mı,yetiştirilişim mi,çevre faktörü mü,hiçbiri mi...

Biraz rahat bir insan olmaya ihtiyacım var.
Ama yine de şükür ki eksiklerimi görebilecek akıl ve sağ duyuya sahibim...

Sanırım sadece biraz zaman...
En azından bu soruları kendime sorarak durumu fark ettim,o farkındalığa ulaştım,gerisi gelir artık..

17 Ağustos 2011 Çarşamba

taktım,takıldım,iyi de yaptım!

 
Yaz ortasından beri çılgın gibi Ally Mcbeal izliyorum ve itiraf ediyorum ki kendimden çok şey
buluyorum onda:))


Şimdiye kadar niye izlemedim diye de düşünmüyor değilim hani:))
Her şeyden önemlisi 'kafamı boşaltıyorum'!
Özellikle de uyumadan önce izliyorum..

Eğer günlük yaşamda beni huzursuz eden sorunlarım varsa ve eğer çözebileceğim şeylerse mümkünse hiç kimseyi kırmadan,üzmeden ve kırılmadan bunu halledip yastığa başımı rahat koymak isterim.Ama eğer benden kaynaklanmayan ama yine de beni etkileyen,çözemediğim,altından kalkamadığım şeyler varsa uyumadan önce beni rahatlatacak, kafamı havalandıracak(!) şeylerle kendimi meşgul eder öyle uykuya niyet ederim...
Son zamanlardaki favorim de Ally'ciğim:))

Çıtır çerez bir şeyler izlemeye ihtiyaç duyuyor insan bazen:))




16 Ağustos 2011 Salı

MİMLENDİM:))

Sevgili Konuşma Baloncuğu beni mimlemiş hem de çok zevkli bir konuda,ben de zevkle cevapladım:)))

Mim konusu: "Çok beğendiğiniz, izlemekten asla sıkılmayacağınızı düşündüğünüz 3 filmi (Üçlemeler üç film olarak sayılacaktır), neden bu kadar beğendiğinizi de açıklayarak yazın''


1) CASABLANCA:Tüm zamanların en iyi aşk filmi seçilmesi tesadüf olamaz öyle değil mi:))

''play it again sam,play it again''









2)ETERNAL SUNSHİNE OF THE SPOTLESS MİND:
Hiç bir zaman cevabını veremediğim bir soru:beni üzen şeyleri,bitmiş ilişkilerimi,acı veren anıları hiç yaşanmamışa çevirmek,onları tamamen silmek ister miydim??
Bilemiyorum...Hiç bilemiyorum..


     



    3)YOL:Sevmek,nefret etmek,acımak,affetmek üzerine yapılmış en güzel film.. 
Bu kadar yalın bir sahnede bu kadar az insanla tüm insanlık hallerinin özeti..             









Bunlar benim en iyi üçüm ve mimlediklerim: naley ve hazall :))) hadi bakalım kızlar merakla bekliyorum:))                         

11 Ağustos 2011 Perşembe

kitaplarım/1

Bu yaz içinde okuduğum ve paylaşmak istediğim ilk kitap;

          Stefan Zweig-Satranç      

 Bu kadar az sayfada bu kadar çok olayı anlatabilen,çözümlemeler yapabilen Zweig'den başkası var mıdır bilemiyorum.

Zweig'in artık bir klasik haline gelmiş romanı (kısa romanı) Satranç'a başladığım zaman yine o çok sevdiğim iki duygunun etkisinde kaldım;sonunu delice merak ettiğim için bir an önce okuma,bitirme isteği ama aynı zamanda bitmesin diye kelimeleri içime çeke çeke,sindire sindire okuma isteği..

New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisi,
Dünya satranç şampiyonu sosyopat bir adam,
Bir milyoner,
Gestapo'nun tüm zalimliğini yaşamış,hücresinde tek yapabildiği zihninden satranç oynamak olan oldukça zeki bir Yahudi..

Okumak için daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyorum,oldukça etkileyici ve sürükleyiciydi.

Dr.B. artık benim sevgili kahramanlarımdan biri..


Hamiş:Arka kapak yazısına yer vermemeyi tercih ettim çünkü bana göre arka kapakta yer alan yazı kitabın özeti şeklinde yazılmış,tüm süprizleri açık açık anlatılmış,oturup da kitabın okunmasını gereksiz kılacak şekilde ayrıntılı... (can yayınlarından çıkan baskıları için)















8 Ağustos 2011 Pazartesi

kitaplar....iyi ki varlar!



Kitaplarım konusunda şimdiye kadar oturup iki kelam yazamadığım için gerçekten utanıyorum!

Kelimenin tam anlamıyla kitap kurdu, kitap hastası, kitap delisi ne derseniz deyin işte o benim!
Beni ben yapan köşe taşlarından biridir okumak.

Hayatımda tek aç gözlü olduğum konu da kitaplar,kaç tane yeni alırsam alayım daha onları okuyup bitirmeden yeni yeni yeni kitaplara kayar gözüm,aklım,gönlüm :)))

Ve bana okumayı sevdiren insan,canım annem..

Küçüçük bir şehirde büyüdüm,yarım saatte bir başından bir başına yürünebilecek bir şehir..
Yapılabilecek hemen hemen hiç sosyal aktivitenin olmadığı,mahalledeki çocukların yaş grubuna yakınsan şanslı sayıldığın bir şehir..
İlkokula başladım,okumayı söktüm,okuma-alıştırma kitaplarını bitirip çocuk kitapları okuyabilme seviyesine geldiğimde annem minicik elimden tuttu ve şehir kütüphanesine götürdü.

Küçüktü ama bir çocuk için yeterince büyüktü,koca koca raflar arasında yeni bir dünya keşfettim ve 9 yaşında kitap delisi bir kız çocuğu olup çıktım!

Bir gün anne olursam çocuklarımın da bu keyifli dünyayı keşfetmelerini,bu tadı almalarını çok isterim..Minicik,yerden bitme kitap kurtlarım benim:))Çok sevdim bu hayalimi,içim ısındı:)) 
(annelik bir iç güdü evet!)

En kötü zamanlarımda bir başka karakterin dünyasına sızıp kendi dünyamdan uzaklaştım,başka başka diyarlara yelken açtım.
Aklımı dağıtmak istedim kitaplara sarıldım,aklımı toplamak istedim yine kitaplara uzandım.
Özellikle tatillerimin vazgeçilmezi oldu hep.

Ve bir sır blogcum;gereksiz tartışmaların,çekişmelerin,kalp yorgunluklarının,çeşit çeşit can sıkıcı olayların arasında hep daldım gittim öbür diyarlara,kitaplar kendimi korumamı sağladı,belki de daha masum kalmamı sağladı;küçük hesapların içine çekemediği için kimse beni...

Zaman içinde de kitaplarla olan bağım hiç azalmadı, aksine üniversitede okuyacağım bölüme kadar etkiledi.
Şu an hukuk fakültesinin son senesine gelmiş bir insan olarak okumak her an her yerde!
Çok isteyerek başladım ve çok da severek bitireceğim okulumu ve hukuk öyle bir alan ki okumayı bırakmak gibi bir lüksünüz yok!-iyi ki- :))

Ve bir prensip kararı;okuduğum kitaplar hakkında en en en azından ayda bir post yazmalıyım.

Daha fazla geciktirmeden kararımı uygulamaya koyuyorum,bir sonraki postumda :))

 KİTAPLAR....İYİ Kİ VARLAR!


Unutmadan,yazının genelinden alakasız bir not: Tüm okuyanlarım,değer verenlerimle paylaştığım yazılar için yaptığınız yorumlar benim için çok çok değerli çok çok da önemli.Ancak bir kaç zamandır tekrarlanan ve beni rahatsız eden yorum çeşitleri var.Emek verip yazdığım yazının altına yorum olarak benim yazıma dair hiç bir beyanatta bulunmadan; yorumlarınıza bu kadar değer verdiğim halde sadece kendi yazısının linkini veren blogdaşlarım; yorumlarınızı ne yayınlıyorum ne de böyle bir yola başvurduğunuz için normalde bakacak olsam bile onu gördükten sonra bakmak için içimde en ufak bir istek oluyor.Haberiniz olsun istedim.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

AŞK



Fidel'im, güzel gözlüm, hayatımın ışığı, en sağlam dalım..

Aramızda yüzlerce kilometre olmasına rağmen her iyi anımda ve her kötü anımda yanımda olan,sürekli yardımcı olmaya çalışan, her şeye yeni yeni açılardan bakmamı sağlayan, olayların içindeyken anlayamadığım boyutlarını bana gösteren, onunla büyüdüğüm ve onunla bu yolda devam etmek istediğim,yaşadığımız bu ayrılığın bile aramızı soğutmaya uzaklaştırmaya yetemediği (iyi ki) canım sevgilim,yoldaşım,yol arkadaşım..

Bugün de kendi toparlamama yardımcı oldu;saatlerce ağladıktan sonra içimi çeke çeke onu aradım.Sesi sakinleştirici gibi geliyor bana böyle durumlarda..
Onunla konuştuktan bir süre de mesajlaştıktan sonra (maalesef daha çok mesajlaşmak zorunda kalıyoruz) güneş yeniden parladı,renkler eski güzelliğine kavuştu,griler yok oldu..AŞK'tı bütün bunlara sebep olan,onun güzel kişiliğinden damıtılıp benim kalbime tesir eden AŞK..

Her sabah uyandığımda ve her gece uyumadan varlığına şükür ettiğim sevdiğim;yolumuzun hep birlikte olması tek dileğim..

Hikayemizi yazmalıyım en kısa zamanda,bizi 'biz' yapan hikayemizi..

5 Ağustos 2011 Cuma

ve ben..



Hayatımda pek çok şey yolunda gitmiyor.
Çok yordu ve hala yormakta son olanlar.
Ne kadar çok üzüldüm şu son üç haftada,ne kadar çaresiz hissettim,ne kadar öfkelendim insanlara,basit,çıkarcı,ego tatmini peşinde koşanlara... 
Negatif insanlarla bir arada yaşamak çok zor,bütün enerjimi güzel duygularımı alıp götürüyorlar tek bir söz, tek bir bakış,tek bir davranışla..

VE BEN BİTKİN,YORGUN,HALSİZİM
Yine gün sayan bir eleni var..

Ne zaman bitecek benim bu gün saymalarım??

Hayatım daha başlamadı ve ben hep start-finish düzlüğünde hazırda bekliyor gibiyim...Evet tam olarak bu!

Bir yandan yazmak istiyorum her şeyi ortalığa döküp saçmak,bir yandan da meşin sandıkta hapsetmek kırk kat örtüler kırk kat kilitler altında..

Kendimi özledim,esas ben'i özledim;mutlu, neşeli, enerjik, üretken..

Bu mübarek günlerde Tanrım sen yardım et bana..

4 Ağustos 2011 Perşembe

Kadının Adı Hala Yok

Aşağıda linkini vereceğim iki haber var aynı gün yayımlanmış.
Biz kadınlar 'yuvanın yıkılmaması' için dövülüp de ses çıkartmamalıyız.Maksat 'toplum düzeni' bozulmasın,'aile değerleri' yozlaşmasın.
Zaten sonunda öldürüldüğümüz için ses çıkarıp çıkarmamamız da bir şeyi değiştirmiyor.
Faydasız.

Kadının Adı Hala Yok Biliyor Musun Sevgili Duygu Asena...

lütfen tık
lütfen tık